Muğla'da yangınlar devam ediyor. Kasıtlı veya kasıtsız çıkan yangınlar sadece ağaçlarımızı, bitkilerimizi, hayvanlarımızı yakmakla kalmayıp içimizi de yakıp kavuruyor.
İnsanların duyamadığı ağaçların ve hayvanların feryadını arş duyuyor. Hayvanlarımızın bağıra bağıra can verdiklerini bilmek insanı kamil olan herkesi derinden etkilemektedir. Rant adına yakılan-yaktırılan oksijen depolarımızın gitgide tüketilmesi içler acısı bir durum. Sadece televizyon ekranlarından ve e haberlerden gördüğümüz kavrulmuş simsiyah bir manzara kalıyor geriye. Yanan ormanların hektar sayıları kül olan ağaç kütüklerinden çok fazla ağır bilanço göstermektedir. Bu yıkımın onarılmaz bir hal aldığı aşikardır. Milyonlarca canlının evini nefesini ve geleceğini yok etmek hangi vicdana sığar?
Yangınla mücadele eden kahramanlarımızın maruz kaldığı hayatı tehlike aşikar. Öyle ki şehit olan kahramanlarımızın evine de o ateş düşüyor.
Orman yangınlarında, havaya zehirli gazlar salındığında; yaşlılar, çocuklar ve kronik solunum yolu hastalığı olanlar için ciddi bir sağlık problemi yaşamaktadırlar. Peki bu turizmle geçinen binlerce Muğla'lının yaşadığı psikolojik travmaya ne demeli? Yanan sadece bir ağacın değil belki ormancılık, hayvancılık, arıcılık ile geçinen insanların geçim kaynağını da ellerinden almak demek. Beni derinden sarsan asıl trajedinin kaçma şansı olmayan hayvanlarımız ile ilgili. Kaplumbağalar, yılanlar, kirpikler, tavşanlar, kertenkeleler, kuş yuvalarında ki yavrular, karıncalar, börtü böcekler... Alevlerin içinde toplu bir soykırıma maruz kalıyorlar. Büyük hayvanların ve kuşların yangından kurtulma gibi şansları olsa da onlar içinde yeni bir yaşam alanları bulmak hiçte kolay olmasa gerek. Üstelik yerleşim alanlarına ve tarım arazilerine gitmek zorunda kalabilirler bu da halk ile aralarında tehlike arz etmektedir. Peki bunların vebalini kim nasıl verecek onları hesaba katmıyorum bile.
Orman yangınları yaşama ve geleceğe yönelik bir saldırıdır. Pikniklere gidip çöplerini bırakan, belki bir su şişesinden çıkan cam kırıklarının doğaya verdiği zararın umurunda olmayan zavallı aciz insanları kaleme almaya bile tenezzül etmiyorum.
Velhasılı ormanlarımızı, doğamızı ve güzel Muğla'mızı korumalıyız. Önleyici tedbirlerin ve ciddi anlamda caydırıcı cezaların en önemlisi de yangından korunma bilincinin Türk toplumunun her kesimine yayılması zorunluluktur.
Yanan her canlının acısı, geleceğimize yönelik bir uyarıdır. Canlarımızın sessiz çığlıklarını duymazdan gelirsek yarın bir gün sıra bize de gelecektir.